DÜĞÜM VE DÜĞÜN

Merhaba değerli arkadaşlarım bu yazıda tek harfin farklılaşması ile oluşan ve farklı anlama gelen düğüm ve düğün sözcüklerine değinmek istiyorum.

İlk olarak düğüm sözcüğü, iplik, ip, halat vb. bükülebilir şeyleri kıvırıp kendi üzerine veya birbirine dolayarak yapılan boğum, anlaşılamayan, çözülemeyen karışık durum, bilgisayar ağındaki tüm birimler tarafından ortak olarak yararlanılan sunucu, bilgisayar, yazıcı, çizici vb. birim anlamına geliyor. Edebi eserlerde çapraşık olguların çözümlenmeden önce toplandığı en büyük merak unsuru, gelen ve yansımış dalgaların girişimiyle oluşan kararlı dalgalarda titreşim genliğinin sıfır olduğu noktalardan her biri anlamları da var. Dilimizde düğüm atmak (düğümlemek), düğümü çözmek (anlaşılmaz bir şeyi anlaşılır duruma getirmek), düğüm vurmak (düğümlemek, parasını pintilik ederek saklamak, biriktirmek), balıkçı düğümü (işleme başlangıcında yapılan ve sonra kolayca çözülerek yapılan düğüm şekli) gibi kullanımları var.

Düğün sözcüğü ise, evlenme veya sünnet dolayısıyla yapılan tören, eğlence, cemiyet, bir olayı kutlamak için yapılan büyük eğlence veya tören anlamına geliyor. Dilimizde düğün aşıyla dost ağırlanmaz (ağırlamanın değeri, özel olarak hazırlanmasında, bir fedakarlık yapılmasındadır), düğün bayram etmek (çok sevinmek, neşelenmek), düğün değil bayram değil, eniştem beni niye öptü (gösterilen yakınlığın, iltifatın gizli bir nedeni olduğu düşünüldüğünde söylenen bir söz), düğün dernek (evlenme dolayısıyla yapılan kutlama töreni ve eğlence), düğün alayı (düğüne katılanların çalgı eşliğinde hep birlikte yürümesiyle oluşan topluluk), düğün çiçeği (düğün çiçeğigillerin örnek bitkisi, turnaayağı, sütlüce), düğün pilavı (düğünlerde özel olarak pişirilen pilav), düğün çorbası (et, un, yoğurt katılarak özellikle düğünlerde yapılan ve üzerine kızgın yağ dökülen bir çorba türü) gibi kullanımları mevcut (TDK Sözlük).  

Tek bir harfin farklılaşmasından ne olur ki demeyin. Dilimize özendiğimiz günler dilerim. Sevgi ve sağlıkla kalın.

LİMON VE LİMAN

Merhaba değerli arkadaşlarım bu yazıda tek harfin farklılaşması ile oluşan ve farklı anlama gelen limon ve liman sözcüklerine değinmek istiyorum.

İlk olarak limon sözcüğü, Farsça kökenli (lįmūn) bir kelime. Turunçgillerden, 3-5 metre yüksekliğinde, kışın yapraklarını dökmeyen, beyaz çiçekli bir ağaç ve bu ağacın sarı renkli, kabuğu kokulu, suyu ekşi meyvesi anlamına geliyor. Dilimizde limon gibi (sarı, çok sarı), limon gibi sıkmak (belli bir kişiyi veya kitleyi neyi varsa alarak zor duruma sokmak), limon sıkmak (konuşmacının konuşmasını bitirmesini beklemeden sözü uygunsuz yerde kesmek), limon asidi (limon tuzu), limon bahçesi (limonluk), limonküfü (yeşile çalan mavi renk), limon otu (kışın yapraklarını döken, salkım çiçekli bir ağaççık), limon sarısı (limon kabuğunun rengi), limon suyu (limondan elde edilen meyve suyu), limon esansı (taze limon kabuğunun sıkılmasıyla elde edilen uçucu yağ) kullanımları mevcut. Aynı zamanda Arapça kökenli (nefīs) bir kelime ve pek hoş, çok güzel anlamı da var. (TDK Sözlük).

Liman sözcüğü ise, Rumca kökenli bir kelime. gemilerin barınmalarına, yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine yarayan doğal veya yapay sığınak anlamına geliyor. Dilimizde liman cüzdanı (gemi adamlarının özel kimlik belgesine yerine seferlerde kullandıkları küçük defter), liman reisi (gemilerin limana girip çıkması, yük alıp vermesi işlerine bakan yetkili kimse), sütliman (durgun, sakin olan, gürültüsüz, olaysız), yatak liman (büyük donanmaların barınmasına elverişli liman), havalimanı (Uluslararası veya şehirler arası hava yolu ulaşımı için gerekli teknik ve ticari kuruluşların bütünü, bu altyapının yerleştirilmesini, işletilmesini ve geliştirilmesini sağlayan kuruluş), ticaret limanı (dış ülkelerle alışverişin yapıldığı liman), yat limanı (küçük teknelerin ve yatların barınabilmeleri için özel bir mendirekle çevrilen veya bir liman içinde ayrılan deniz alanı, marina), yükleme limanı (gemilerin yük aldığı liman) kullanımları var.

Tek bir harfin farklılaşmasından ne olur ki demeyin. Dilimize özendiğimiz günler dilerim. Sevgi ve sağlıkla kalın.

NEFİS VE NEFES

Merhaba değerli arkadaşlarım bu yazıda tek harfin farklılaşması ile oluşan ve farklı anlama gelen nefis ve nefes sözcüklerine değinmek istiyorum. Bu sözcüklerin tek ortak yanı Arapça kökenli olmaları.

İlk olarak nefis sözcüğü, Arapça kökenli (nefs) bir kelime. Öz varlık, kişilik, insanın yeme içme vb. gereksinimlerinin bütünü anlamına geliyor. Dilimizde nefsi çekmek (canı istemek), nefsine uymak (bedenin isteklerine uymak), nefsine yedirememek (bir şey yapmayı kendisi için ağır, onur kırıcı bulmak), nefsini köreltmek (nefsini yatıştırmak), nefsini yenmek (kendine hoş gelmeyen bir durum veya çok arzuladığı bir şey karşısında kendine hakim olmak, kendini tutmak), nefis izzeti (kişinin öz saygısı, kişiliği, yüceliği, onuru, izzetinefis), nefis muhasebesi (insanın isteklerini, hırslarını ve yaptıklarını gözden geçirmesi, doğru veya yanlışlarını vicdanının süzgecinden geçirip bir değerlendirme yapması), nefis mücadelesi (insanın, kendi nefsinin isteklerini önleme çabası), nefis müdafaası (korunma, kendini, öz benliğini koruma; nefsi müdafaa), kifaınefis (yaşamaya yetecek kadar yeme; çok az şeyle yetinme, eldekini kafi görme) kullanımları mevcut. Aynı zamanda Arapça kökenli (nefīs) bir kelime ve pek hoş, çok güzel anlamı da var. (TDK Sözlük).

Nefes sözcüğü ise, yine Arapça kökenli (nefes) bir kelime. Soluk; şifa amacıyla hastaya okunan dua; sigara, pipo içilirken içe çekilen duman; canlılık, hayat belirtisi anlamına geliyor. Dilimizde nefes aldırmamak (dinlenmesine fırsat vermemek, aralık vermemek), nefes almamak (havayı ciğerlerine çekmek, soluk almak; dinlenmek; ferahlamak, rahatlamak; mutlu bir biçimde yaşamak), nefes çekmek (sigara veya başka bir şeyin dumanını içine çekmek), nefes tüketmek (uzun uzun ve boş konuşmak), nefes nefese (soluk soluğa), nefesi keskin (nefesi kuvvetli), diyafram nefesi (akciğerlerin havayla doldurulup diyafram kasının haerekete geçirilmesine dayanan soluk alma biçimi), nefesi kuvvetli (okuduğu dualar etkili olan kimse; nefesi keskin) kullanımları var (TDK Sözlük). Aynı zamanda Arapça kökenli (nefes) bir kelime ve Bektaşi ve Alevilerin görüş ve düşüncelerini anlatan, dergahlarda belli makamlarla okunan milli nazım şekilleri ve hece vezniyle yazılmış şiir anlamı da var.

Tek bir harfin farklılaşmasından ne olur ki demeyin. Dilimize özendiğimiz günler dilerim. Sevgi ve sağlıkla kalın.

KEBİR VE KABİR

Merhaba değerli arkadaşlarım bu yazıda tek harfin farklılaşması ile oluşan ve farklı anlama gelen kebir ve kabir sözcüklerine değinmek istiyorum. Bu sözcüklerin tek ortak yanı Arapça kökenli olmaları.

İlk olarak kebir sözcüğü, Arapça kökenli (kebīr) bir kelime. Büyük, ulu olan anlamına geliyor. Aynı zamanda yaşça büyük, yaşlı olan anlamı da var. Dilimizde defterikebir (büyük defter), devrikebir (Türk müziğinde bir büyük usul), sefirikebir (büyükelçi) kullanımları mevcut.  

Kabir sözcüğü ise, yine Arapça kökenli (ḳabr) bir kelime. Mezar anlamına geliyor. Dilimizde kabir azabı (İslam inancına göre öldükten sonra mezarda çekilecek azap), kabir suali (İslam inancına göre öldükten sonra mezarda sorulan soru; uzun ve bıktırıcı soru), Anıtkabir (Atatürk’ün mezarının bulunduğu anıtsal yapı) kullanımları var (TDK Sözlük).

Tek bir harfin farklılaşmasından ne olur ki demeyin. Dilimize özendiğimiz günler dilerim. Sevgi ve sağlıkla kalın.