TEKERLEMELER

Boğumlanma kusurlarını gidermek için aşağıdaki tekerlemeleri düzenli olarak çalışabilirsiniz.

A

Al bu takatukaları takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı takatukaları takatukalamam derse, takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al da gel.

Abana’dan Adana’ya abarta abarta apar topar ahlatla ağdalı avuntucu ahmak Avni’nin avadanlıklarını aparanlardan Acar Abdullah’la Aptal Abdi akşam akşam bize geldi…

Adem madene gitmiş. Adem madende badem yemiş. Madem ki Adem madende badem yemiş, niye bize getirmemiş. 

Aliş’le Memiş mahkemeye gitmiş, mahkemede mahkemeleşmişler mi mahkemeleşmemişler mi?

Acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur.

Ağustos ayında Ankara’dan aldığım ayvaların arasından ayırıp arabadan ambara attığım armutları avludaki ağyarların arasındaki ayağı aksak ayyaş adam aşırınca afalladım.

Alacalattırılmamış ak danayı alıp da mı alacalattıralım yoksa alacalattırılmamış ak danayı alacalattırıp da alacalattırılmış olarak mı alalım?

Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez.

Acaba sarımsaklasak da mı saklasak samanı sarımsaklamasak da mı saklasak samanı?

Adalardan Adana’ya apar topar Ahalatlı aptal Ahmet’in aparılması akşam akşam bizi üzdü.

Araba ile tavşan avlanmaz.

Acı patlıcanı kırağı çalmaz.

Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini.

Ağlarsa anam ağlar, kalanı yalan ağlar.

Amerikalı aktör Arthur Arnold, ağustosta Afrikalı aktrist arkadaşı Anna Alise Amisterdam’dan avdetinde aynı akşam ağaçlar altında aşkını anlatırken avlu aydınlandı.

Adamın ahmağı malını över.

Adam adamdır olmasa da pulu, eşek eşektir olmasa da çulu.

Ağustosta ayında Ankara’dan aldığım ayvaların arasından ayırıp arabadan ambara attığım armutları avludaki ağyarların arasındaki ayağı aksak ayyaş adam aşırınca afalladım.

Az kaz, uz kaz, boyunca kaz.

Aba vakti aba, yaba vakti yaba alınmaz.

Allah balmumu yakana balmumu, yağmumu yakana yağmumu verir.

Arkadaşım Ayten’in akşam anlattıklarından anlaşılan, artık ahbaplarımızla aramız adamakıllı açılmış, ama ablam arkadaşlarımızı arayarak aralık ayının altısında Ankara’da anlaşmazlıkları aydınlatacağını anlatmış.

Azıcık aşım kaygısız başım.

Aptallar abdalın ibadethanesinde aptallıklarını abdallardan ayrımlaştırırlarken adlarının anlamsızlaştırılmasını anlamlandıramadılar.

Adalardan adalara adanan Adanalı Abroş’un Ahlatlı avutucu, avuntucu, ahmak, aptal, Abdurrahman’ın arkadaşı abarta abarta ağır ağır gidiyordu.

Ağlarsa anam ağlar, kalanı yalan ağlar.

Ala bakan iki bakar.

Âdeme âdem gerektir âdem anlar âdemi, âdem âdem olmayınca nitsin âdem âdemi…

Aç at yol almaz, aç it av almaz.

Adam adamı bir kere aldatır.

Albümlü Kemal, elinde ampul ve alfabe, malalarıyla laboratuvarı malalamadan leylekli liseli limonatacı Cemal ile orijinal limonataları usul usul, usul gereği lıngır lıngır içtiler.

A be kuru kara dayı ne kuru sarı darı bu darı a be kuru kara dayı.

Akacak kan damarda durmaz.

Akmasa da damlar.

Altmışar altmışar altlandırılan alttan alta alınmış aydınlatmacılar alışkanlıklarını anlamsızlaştırırlarken alttan alta alınmışlıklarının anlamsızlaştırılmasını anlamlandıramadılar.

B

Buca Belediye Başkanı Bay Bekir Bal Toprak, başkanlığa başlar başlamaz bahçede bekleyen bekçiye belediyeye bağışlanmış bir buldozerin bulunduğu barakayla, bitişiğindeki binanın beyaza boyanmasını buyurdu.

Bir berber bir berbere bre berber beri gel diye bar bar bağırmış.

Bir berbere, bir bibere bre berber beri gel biber al, diyordu.

Bir dalda bir kartal; dal dartar, kartal kalkar.

Bir elin nesi var iki elin sesi var.

Bir berber bir berbere bre berber gel beri beraber bir berber dükkanı açalım, demiş.

Bizde bize biz derler, sizde bize ne derler?

Büyük büyük büyülteçli, babacan Babaeskili bonboncu Bilal’le Bigalı bıngıldak Bahir’in bön bön bakışlarına, bomboş büyülü, büyük büyük laflarına kızıyordu.

Bu bankaya eski veznedar gelecek, bu bankaya eski vezne dar gelecek.

Be birader buraya bak… Başı bereli, burma bıyıklı beti benzi bembeyaz, beberuhi boylu Bilal’in burnuna biber kaçırıp, bir bebek gibi bar bar bağırması, bir bakıma hoş, bir bakıma boş, berbat bir hal değil midir?

Başıbozuk balıkçılar barakalarda bakır biblo bıraktılar.

Bir pirinci birinci buluşta bir inci gibi birbirlerine bağlayıp, Perlepe berberi bastıbacak Bedri ile beraber Bursa barına parasız giden bu paytak budala, babası topal Badi’den biberli bir papara yedi.

Baldıran dalları ballandırılmalı mı, ballandırılmamalı mı? Sonra o bala daldırılan baldıran dalları dallandırılmalı mı, ballı dalla dallandırılmamalı mı?

Bu yoğurdu mayalamalı da mı saklamalı, mayalamamalı da mı saklamalı?

Batı tepede tahta depo dibinde beytufet eden putlu dede tekkesinden matrut bitli Vedat, dar derede tatlı duttan dürülü pide yutup pösteki dide dide dört ayda dört türlü derde tutuldu.

Biberonlu babacan bızdık bebek, biberli bumbarlı badanalı büfeyi, bobinli bibloyla badanalamakla böbürlenmeli mi yoksa biberli bumbarlı badanalı büfeyi bobinli bibloyla badanalamayıp bülbül gibi bülbülleşip böbürlenmemeli mi?

Barakada bıraktığı bardaklara böceklerin bulaştığını bildiren barbutçu barmen büyük barın bitişiğinde büyük bardakla biraya başladı.

Bağımlaştırılmış başıbozukların bayağılaştırılmış başına buyruklukları başkalaştırılarak başkaldırmacılıkları batılılaşmakla bağdaştırıldı.

Babaeskili babacan Bahri Beberuhi Bedri ile bıyıksız bıçkıcı bıngıldak Bigalı bikes Bahri’nin Bigadiç’teki bonbon banmarşesine varmışlar, oradakilerin yüzlerine bön bön bakarak, büyülü büyük buhurdanlığı buğulu buğulu boşaltıp bomboş bırakmışlar, sonra da Bodrum’da gözden kaybolmuşlar.

Be birader buraya bak, başı bereli burma bıyıklı bastı bacak bayan berberiyle bizim Bedri bey birlikte bir pirinci birinci buluşta birbirine dizip Bursa pazarına indi.

Bu evi yıkıp yapsak da mı otursak, yoksa yıkmasak onarsak da mı otursak?

Bir pirinci birinci buluşta bir inci gibi birbirine bağlayıp, Perlepe berberi bastıbacak Bedri ile beraber Balıkesir pazarına parasız giden bu paytak budala, babası topal Badi’den biberli bir papara yedi.

Başın başı başında başı var.

Bol bol yiyen bel bel bakar.

Bir tarlaya kemeken ekmişler. İki kürkü yırtık kel kör kirpi dadanmış. Biri erkek kürkü yırtık kel kör kirpi, öteki dişi kürkü yırtık kel kör kirpi. Kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin yırtık kürkünü, kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin yırtık kürküne, kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin yırtık kürkünü, kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin yırtık kürküne eklemişler.

Baş başa veren boz bıldırcınlar birlikte bozgun yaptı.

Beterin beteri var.

Balıkesirli balıkçı Bilal’in balıklı köyün bıldırcınlarının belini kırıp barbar barın barmeni barbunyacı Bülent ile büktüre büktüre bilir bilmez büyük mü büyük büsbüyük barbekülerde kızartıp barbunya ile yediğini baylar bayanlar birer birer gördü.

Balık baştan avlanır.

Babamın babası bip bip bop bop bup bup böp böp büüüüüp büpleyip parlak pabucumu pastama paslarken papanın papasının babası pimpis paspası paspasçıya paslamış paspasçı da paspası pek pak pak paklayıp baklavacıyla paket yapmış.

Bu duvarı badanalamalı mı, badanalamamalı mı?

Bin bilsen de bir bilene danış.

Birbirlerini anlamayan insanlar, en azından birbirlerini anlayamadıklarını anlasalardı; birbirlerini anlayamadıklarını anlamadıkları andan daha iyi anladıklarını anlarlardı.

Bu mum, umumumuzun mumu.

Betül pastanın paketini bakkalın bitişiğindeki pastanede patlattı.

Bu çorbayı nanelemeli de mi yemeli, nanelememeli de mi yemeli?

Bülbül dili gibi üfürük püsküllü kükürtlü tüylü sülük, üçüncü gün ütüsüz ürküntülü gül dibi bülbül dibi üstüpünün üstünde üredi; Ülkü sülüklü üstüpüyü götürdü, küpe döktü.

Babamızın Beykoz Büyük Bulvar’daki bahçesinde bolca beyaz begonya bulunduğundan bahçıvanı bej bereli Behçet Bey Bakırköy’deki Bakım Evleri Başkanlığına bazılarını bağışlayacağını bildirdi.

C

Cihangirli cesur Cafer’le Ceyhanlı cefakâr canlı Cevriye, caminin civarında cıvıl cıvıl cıvıldayarak cüceleri cilalâyan, ciyaklatan civelek cazip Candan’la cahil cühelâ cani Cengiz’i cezalandırdılar.

Cüce çinici Celali Hoca gizlice marpuççular içindeki zücaciyecilere gidip içi Çince yazılı cicili bicili cam çubukları cepceğizine indirmiş.

Cömert çamaşırcı ciğerciden cik cik öten çeşit çeşit civciv aldı.

Cebecili cambaz coşkulu Cevat, cicili bicili curcuna cömert Coşkun ile cücüklü cızırtılı cacık içtiler.

Cırcır böceği çeneli ciciannenin çıtır pıtır kızının çıtı pıtı çıtkırıldım çocuğu için çıtı pıtı hanım, ciciannesine çatmış, çıkışmış.

Cumaları cumadan cümbür cemaat cicili bicili, cücüklü cacıklı cingöz, candan ciltçi Cemal’in cumbalı evine koşardık.

Cemil, Cemile, Cemal cumaları cilacı cüce Canip’in cicili bicili cumbalı ciltevinde cümbür cemaat cacıklı civcivle cücüklü cacık yerler, sonra da Cebecili cingöz coğrafyacının cinci ciciannesinin cırcırböceğini dinlerler.

Cemre caddedeki çiçekçiden cins cins çiçek aldı.

Cefakâr cümbüşlü Cafer’le cefakeş Cevriye, Cizre cezaevinde canlarıyla cebelleşirken Civangate camiasının cesur, cömert centilmenleri ceplerindeki cevahirle cemaziyülevvellerini cemedip cenup cenahına cehennem oldular.

Can benim canım çıkan elin canı.

Cüce çinici celâlli hoca Câbi, geceleri içki içince gizlice marpuççular içindeki züccâciyecilere gidip, içi çince yazılı cevizcikleri, ciro için, içiçe geçmiş cicili bicili üç çeşit biçimsiz civalı cam çubuğu cepceğizine indirdi.

Cem eğer kendi kendine gelseydi, Emel de gelecekti.

Cikcikleyen civciv cıvık camcının cebinden Cemil’in ucuz gocuğuna cüretli cikciklemesiyle cuppadak uçuverdi.

Cins cinsine çeker.

Cicili bicili cicim cebeci cömert Canip, cazgır cıcıkları cızbızlarken cezvedeki cücüklü cıcıklı cacıkları, coşkulu coşkulu cicozladı.

Candan canandan çiçek çok olur.

Cik cik cikcikleyen cimcime civcivleri cırtlatan cüneyt cesikanın ceketinden çekinmeden cortlattığı çekilmemiş çekle küçükçekmecedeki çamlı çiçekli çukur çemberli çorbacının camından çilli çamurlu çocukla çekine çekine çorba çalmış.

Cambaz Cevat, cılız cimri Coşkun’la cömertliğe cumbada cüret ettiler.

Ç

Çaycumalı Çakır Çetin, Çamlıktaki çalı çırpılarla çorak çayırları çapalarken, çamura çakılan çarığını, çakmağını, çakısını, çakşırını çıkarmaya çalışırken çok çabalayıp çantasından çabucak çakmağıyla çorabını çıkardı.

Çımasının çıplak çırağı, çıkrıktaki çıkınını bir çırpıda çınara çıkardı.

Çapakçurlu Çipil Çatal’ın çarçur ettiği çil çil liraları Çöpçatan Çakmakçı’nın üç kızı iç etmiş.

Çaçaron çocuk, çavuşüzümünün çiçeğindeki çeçeyi çekiciyle çekiçlemeden çeşnicibaşının çavuşkuşunun çizmesiyle çürüttü.

Çatalca’da topal çoban çatal yapıp çatal satar. Nesi için Çatalca’da topal çoban çatal yapıp çatal satar? Kârı için Çatalca’da topal çoban çatal yapıp çatal satar.

Çat burada çat kapı arkasında.

Çolak çobanın çorapsız çopur çocuğu, çomardan korkup çoluk çocuğunu çorak yere kaçırdı.

Çal çene çalgıcı çingene çarşıda çerçi cincinin çaldığı üç çift çerçeveyi camcı Celalettin’e önce çıtalattı da mı çiviletti, önce çivilettide mi çıtalattı?

Çul ardından çomak çeken çok olur.

Çapakçorlu çapaçul çarkçıbaşı çaylak Çağrı, Çatalcalı çakmakçı çivit Câhit’e, “Behey çaçabalığı, çepiç, çerçi, çakaloz, çayır horozu, çöpçatan, çurçur, çirişotu!” demiş.

Çarık çarıkla, sarık sarıkla

Çarık çorap dolak, ben sana çarık çorap dolak mı dedim?

Çilli çocuk çekingen çekingen çuvaldaki unu ve çörekleri istedi.

Çorapsız tunççu Tunç, çirişotlu çerçeveli çikolatasını, üç çiçekle taçladı, çırçır çurçur üç koçu seçti.

Çarşıda koza ucuz, çarşıda darı ucuz, çarşıda boza da ucuz mu?

Çukurcuma’nın çayırlı çarşısında çoban çeşme çevresindeki çamur çukurunda çimmeye çalışan çelimsiz çocukların çıkardıkları çığlıkları, çırpınmaları, çabalamaları çoğumuzu çileden çıkardı.

Çatalağzı’nda çatalsız Çatalcalı çatalcının çarpık çurpuk çançiçeğine çalçene Çoruhluya çarptırmasına, ne dersin?

Çıtır pıtır hanımın, çıtı pıtı kızının çıtkırıldım çocuğu olmuş.

D

Darendereli dertli derviş Dâvut Dede, dergâhında dizüstü düşüp dünyanın düzenini derin derin düşünerek dilinden düşürmediği dedim dedi dedim dedilerle, dualarla dertli dindar dostlarına derûn devalar dermanlar diledi.

Dedeman’daki dayımın düdük delisi debdebeli, delidolu oğlu Doğan doya doya doydum demeden, dedim dediye dırdıra düşmeden gitti.

Derya dolaptan aldığı dutları dört dondurma kabına dağıttı.

Dizini dişine değdirerek dışarıdaki dırdırları dinlemeden düşünceye dalan döşü dövmeli Davut, düş düşlemiş.

Damla damla göl olur, damlacıktan sel olur.

Dört deryanın deresini dört dergahın derbendine devrederlerse, dört deryadan dört dert, dört dergahtan dört dev çıkar.

Dilenci dalları dama düşürdüğü için mi dövüldü, dama düşen dalları diline doladığı için mi dövüldü?

Dambur dumbur nerede, deli kız orada.

Düşkün düşündeş düşünselde düşçü düşünsellikle düşünceleme düşselliğini düşünden düşüremez. Düşürürse eğer düşüncelik düşüncesizlikle düşündürücü bir düşünsellik kazanır.

Dadaylı dayımın Dodurgalı düdük deli dedesi, diline doladığı debdebeli dedim dedisiyle, dırdırını dilinden düşürüp de bir kez olsun doya doya düden diyemeden, düdenin dallara doldurduğu doyumlu yemişlerden doyasıya yiyemeden dar dünyadan göçüp gitti.

Dört deryanın deresini dört dergâhın derbendine devrederlerse, dört deryadan dört dert, dört dergâhtan dört dev çıkar.

Değirmene girdi köpek, değirmenci çaldı kötek; hem kepek yedi köpek, hem kötek yedi köpek.

Dombaylı dümbül düdük dümbelekçi düdükçünün debdebe delisi dadaylı dedikoducu didaktik dedesi, Diyarbakırlı didikçi dudu dadısı ile dudaksıllaşamadıkları için durup dinlenmeden dada didi dödö dudu düdü Dodo dıdı dedi durdu.

Dün Didem’in dedesinin Divanyolu dergâhındaki davetinde davetlilerle derleşirken dünyadaki dedikoduların devam edeceğini, dırdırların dinmeyeceğini, dar düşüncelerin diğerlerini desteklemeyeceğini düşündükçe doğrusu dertlendim.

E

Ertenekli Örtenekli, Ergene’nin ecesi, Esentepe’nin eğlencesi, Erdenler erkete Erdem’le bize geldiler.

El âlem ala dana aldı aladanalandı da biz bir ala dana alıp aladanalanamadık.

Ecelerin Eceabat’taki evlerindeki tekir kedi, tenceredeki elli dirhem eti kendi kendine yedi.

Evvelki gün Emel’in ebeveynlerinin Eflatun Efendi’deki eskimiş eşyalarını eşimle epeyce eleştirerek etrafı esprilerinizle eğlendirmiş, evlerindeki eski eserlerin evsaflarının ehemniyetsizliğini evelemişsiniz.

Evvelemirde eskimiş elbiselerini Eyüp’teki evkafın emirine emanet edip Eminönü’ndeki Edipler Edebiyat Evi’ne efkârını eşle dostla eksiltmeye evhamlanınca; evvela Erikçi Emin emminin eteğindeki ekşi eriklerin esmâsını edebiyle esrarlı esrarlı ezberlemiş.

Edirneli entelektüel Emine Eskişehirli, erdemli Emin Eser Efendi’yle eylülde Edremit’teki eski esercide, ekseriyetle eğitimci efsaneleri, emperyalist ecnebileri egzersizle, ehemniyetle eğitti.

Edepli edebi edepsizden edinmiş.

Edebi edepsizden öğren.

Eller bazlamalandı da, biz bazlamalanamadık. 

Eğer, Eleşkirtli eleştirmen Eşref ile Edremitli Bedri’yi Ege’nin en iyi eğercisi biliyorlarsa, ben de en iyi Ermenekli Erdem, Ergene’nin en iyi elektrikçisidir, derim.

Ebe Ecel, edepli Efe egemen eğitimde ejderli ehliyetini ekleyerek ellerini emeklinin entrikacı spekürcü erkek esmer eşine etejerli evinde eyvah diyerek ezberletti.

Ezineli emin Emin’in kızı ellilik Emine, bir eli ile mendilini salladı, bir eli ile elli bine el eyleyip zengin oldu.

Ecelerin Eceabat’taki evlerindeki tekir kedi, tenceredeki elli dirhem eti kendi kendine yedi.

Erzurumlu Efruz Efendi’nin evde kalmış, evlenmemiş ebesi, Edirne emini İskender Efendi’ye, “evet” deyip evlenmeli de mi ev edinmeli, yoksa evlenmemeli de mi ev edinmeli.

Ebe Ecel, edepli Efe egemen eğitimde ejderli ehliyetini ekleyerek ellerini emeklinin entrikacı spekürcü erkek esmer eşine etejerli evinde eyvah diyerek ezberletti.

Evlinin bir evi, evsizin bin evi var.

Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver.

F

Fakir fukaraya faydalı Fatsalı fındık fıstık fabrikatörü fedakâr Fahri’nin fakültedeyken felsefesi, Fransızcası, fotoğrafçılık faaliyeti, figüranlığı, figüratif faaliyetleri fevkaladeydi; fakat fiziği, fiziko kimyası, fizyolojisi felaketti.

Fitneci Fikret, firketeli Filiz ile fidanlıktan fiskoslaşarak firâr etti.

Fasa fisocu Fikret Fatsalı ile fesleğenci Feyyaz’ın Ferhunde’si Felmenk’e fink atmaya gittiler.

Flütçü Füsûn fulârı füzenle karalarken, fondancı fondoları fokur fokur fokurdattı.

Fındıklı’da fıçıları fırçalayan fıçıcı, fırçaları fırıl fırıl fırlattı.

Fettan fırsat fevt etmez, falcı falcıya fent etmez.

Fingir fingir fingirdeyen fıkırdak fare, Füreyâ’nın fokurdayan kafasına kafesinden ufak ufak fındıkları fırlattı.

Felemenkte Felemenklerin Felemenkçe mi konuştuklarını düşüne düşüne fertliği çektiler.

Fermanlı fabrikatör farmason Fuat, filden, fiilden, fısıltıdan, fosildan, flütten, filitten, fötrden fellik fellik kaçar.

Farfaracı Fikriye ile favorili fasa fiso Fahri, Fatsalı Fatma’yı görünce, fesleğenci feylesof Feyyaz’ı, fındıkçı Ferhunde’yi anımsayarak feverân ettiler.

Faydasız baş, mezara yaraşır.

Falcı, falcının falına, fasa fiso dedi.

G

Göl kenarına göçenler gelir gider olur.

Güneyli girgin gammaz Gâlip, Gâvurdağı’nda güpe-gündüz galeyâna gelmiş de, gülgiloğlu Gaziantepli gazup gazinocuyu Gölköylü gitaristle birlikte Gümüşhane’ye göndermiş.

Getir küpü, dök küpü. Getir küpü dök küpü.

Gariban güzel gelin gelinliğini giydi.

Getirince el getirir, yel getirir, sel getirir; götürünce el götürür, yel götürür, sel götürür.

Gıdasızlıktan gıcır gıcır gıcırdayanlara gıdıklamaktan gına gelen, gözleri görmeyen Gölcüklü Gönül, gölgesinden gönülsüz gönülsüz gövdesini gözlerken, gûlyabaniler gurbette gurlanarak gururlandılar.

Geldin geldin gelme, geldin geri dönme.

Gece gelen tekir kedi tenceredeki eti yedi, pencereden geçip gitti.

Gongu gonglatan güzel görünümlü gayretli gargaracı gırgır gacı ger ger gerinip ganinin gırnatasını gizlice üflemiş.

Güzel günlere güvenen gürbüz Gürcü, gürül gürül gürledi ve “gizlice gizlenen Giritli gibi giyinmekten gınâ geldi!” dedi.

Galata Kulesi kapısı karşısındaki kuru kahvecinin gıgısı çıkık, dişi kırık kurbağa kafalı, karakoncoloz kalfası halkı karışıklığa getirip kahveye kavruk kakula kırığı kattı.

H

Hahamhanede hahambaşı hahamı homur homur homurdanır görünce, hemencecik heyecanlandı, hızlandı, hoşnutsuz hırçın hallallarla halkaları, halatları hallaçlara verdi.

İ

İt iti itti, bit iti itti, it biti itti. Bit gitti, it gitti. İtti, bitti, gitti. 

J

Jimnastikçi japon jeolog jübiledeki jüriye jurnal satarken jandarmalar tarafından yakalanmış.

Jiujitsu yapıp jiujitsucu olmak ister misiniz?

K

Kartal kalkar dal sarkar, dal sarkar kartal kalkar. 

Kırk küp, kırkının da kulpu kırık küp. 

Kırk kanatlılardan Kırklarelili kırkayak kıkırdayarak kırık kırak yerken kırık kanadına kırıntılar döküldü. 

Kilimleri kirlere kirli kirli kilitleyen Kilisli kibar kimyacı, kibirli kibritçinin kitaplarını kiraladı.

L

Liseli lirik lokantacı, limanda litrelik limonlu likörler alırken, Lüleburgazlı lüzumsuz lüleci Latif, lüzumlu lüks lületaşlarını lüpletti.

M

Mehtapla melekleri mest eden meczup Mecdi, mezarlıktaki mezarcıları Mevlevinin Mevlut’unda methetti.

Minik merakını maharetli Müjgan’a mır mır mırıldanarak anlatan Mediha, mosmor morarıp monolog söyledi.

N

Niğdeli Nihat’la nişanlı Nigar nispetsiz Nilüfer’le nihayetsiz nikah ninnisini söyledi.

Nöbetçi nöbetinde nöbetini beklerken, nüfuzlu nükteden nümayişçinin numunelik nükteleri nüksetti.

P

Polatlı potur pokerci polis, pokerde Portekizli posbıyık politikacıyı pohpohlayarak portföyünü boşalttı.

Pireli peyniri perhizli pireler teperse, pireli peynirler de pırpır pervaz ederler.

Pervasız palavracı, parasız pişmaniyecinin pötikare paltosuna pompayı püskürttü.

R

Romanyalı romantic romancı Roza, Roma’da romanest rol oynamasına karşın, ressamlar resmi redingotlarıyla Roza’nın resmi reveransını redde rey verdiler.  

S

Sarımsaklamasak da mı gelir zamanı Sarımsaklamasak da gelirse zamanı Niye sarımsaklayalım o zaman samanı. 

Ş

Şemsipaşa Pasajı’nda sesi büzüşesiceler. 

Şu duvarı badanalamalı mı badanalamamalı mı? 

Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, ortada su şişesi. 

Şu yoğurdu sarımsaklasak da mı saklasak sarımsaklamasak da mı saklasak. 

T

Tomarzalı topal Şaban, yapar çatar satar saban.

Tokatlı tombalacı, tombala torbasını toplarken, tombalak torununun topacını torbasına koydu.

V

Venedik’te vebadan vefat eden Vedat’ın veraset vekili, vasilerini velveleye verdi.

Varlıklı Veli, vırvırcı vikontla voyvoda vuruşunda vücutlandılar.

Y

Yitik yerleri yollarda yorgunluktan, uykusuzluktan, yıkıla yıkıla yürüyerek yangın yörelerinden sonra yakalandılar.

Yakası yağlı Yaşar, yalının yanındaki yangında yalnız yaldızlı yaz yazısını çıkardı.

Yeni yelpazeli Yekta, yerli yelpaze yeleğine yedi yeni yeşil Yemeni yerleştirdi.

Z

Zihni zihnini Zeki’nin zikzak çizen zevzek züğürt sözleriyle uzun uzun zorladı.

Zamkçı zevzek zirzop, zilli zorba zurnacıya seslendi.