Merhaba değerli arkadaşlarım bu yazıda tek harfin farklılaşması ile oluşan ve farklı anlama gelen cam ve can sözcüklerine değinmek istiyorum. Bu iki sözcüğün tek ortak yanı, her ikisinin de Farsça kökenli olması.
İlk olarak cam sözcüğü, Fransızca kökenli (cām) bir kelime. Soda veya potas katılmış silisli kumun ateşte eritilmesiyle yapılan sert, saydam ve çabuk kırılır cisim, pencere, kadeh anlamına geliyor. Dilimizde cama çıkmak (pencereden görünmek), cam gibi (arkası görünen, saydam, şeffaf, donuk, cansız), camı çerçeveyi indirmek (etrafı kırıp dökmek, her şeyi parçalayıp dağıtmak), cam bezi (cam yüzeylerinin temizlenmesinde hem nemli hem kuru olarak kullanılabilen bez), cam elyafı (çok ince, bükülebilir, ısı ve ses yalıtımında kullanılan koruyucu madde; cam lifi, cam yünü), cam filmi (taşıt ve binalarda cam yüzeylere takılabilen, ana malzemesi çizilmeyen ve renklendirme özelliğine sahip, şeffaf, ince tabaka), cam göbeği (yeşile çalan mavi renk), camgöz (deniz kıyısına yakın yaşayan, yanlarında veya sırtında beyaz lekeleri bulunan, gözü parlak olan, eti yenebilen bir tür köpek balığı), camgüzeli (evlerde süs olarak yetiştirilen, pembe, kırmızı çiçekler açan bir tür kına çiçeği), cam resim (renkli camların kesilip birbirlerine kurşun çubuklarla bağlanması ile yapılan süs veya resim), cam mozaik (renkli taş parçaları yerine cam parçalarından yapılan mozaik), tepe camı (tavanda veya tavana yakın yerde, tepeye yakın bulunan camlı pencere) gibi kullanımları mevcut.
Can sözcüğü ise, yine Farsça kökenli (cān) bir kelime. İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık; can kuşu, ruh, insanın kendi varlığı, özü, canlı olma durumu, kişi, insanın duygularını taşıyan iç alemi, Bektaşilik ve Mevlevilikte tarikat kardeşi, sevgi ve yakınlık duygusu ile kendisine bağlanılan anlamına geliyor. Dilimizde cana (veya canına) can katmak (yaşama gücünü artırmak), cana gelecek mala gelsin (“canı korumak için mal feda edilir” anlamında kullanılan bir söz), cana kıymak (öldürmek), can atmak (şiddetle arzu etmek, çok istemek), can baş üstüne (istenilen şeyin büyük bir memnunlukla yapılacağını anlatan bir söz), can beslemek (kaygısızca yiyip içip rahatına bakmak, başkasının yiyeceğini, içeceğini sağlamak), can boğazdan gelir (veya geçer) (“insan yiyeceğine önem vererek güçlenebilir veya yemeden yaşamak mümkün değildir” anlamında kullanılan bir söz), can derdinde olmak (zor bir durumdan kurtulmaya çalışmak), can cana, baş başa (bir tehlike anında herkesin kendi canının, kendi başının kaygısına düştüğünü anlatan bir söz, birbirini seven iki kişi bir arada yalnız olarak), canı çekmek (bir şeyi istemek, istek duymak, arzulamak), canı çıkmak (çok yorulmak veya çok zorluk çekmek, ölmek, çok yıpranmak, zarar etmek), can alıcı (en önemli, çarpıcı, kahredici, Azrail), canciğer (çok yakın, sıkı fıkı, pek içten arkadaş), canfes (üzerinde desen bulunmayan, ince dokunmuş, parlak, tok, ipekli kumaş), can havliyle (ölüm korkusundan doğan güçlü bir tepki ile), can sıkıntısı (yapılacak bir iş olmaması ve hiçbir şeyle oyalanma imkanı bulunmaması sebebiyle duyulan tedirginlik), cankulağı (sırdaş), can sağlığı (insanın sağ ve sağlıklı olması), can eriği (genellikle yeşilken yenen sert, sulu bir tür erik) gibi kullanımları var (TDK Sözlük).
Tek bir harfin farklılaşmasından ne olur ki demeyin. Dilimize özendiğimiz günler dilerim. Sevgi ve sağlıkla kalın.